
..
..
|
Aris Nalci |
..
Armenian Genocide Committee
It is with the deepest feelings of heartbreak and grief that we have learned of the passing of our brother and compatriot Edvin Minassian. With a brilliant intellect and a unifying vision, Edvin was a dedicated leader of our community who made tremendous contributions towards the advancement of the ArmenIan Cause. The ArmenIan Genocide Committee was so blessed and fortunate to have Edvin be an active participant in our organization as the representative of the Organization of Istanbul Armenians. He leaves an immense legacy of service, compassion, kindness and achievement! His passing has left us in unfathomable shock and sorrow. May he Rest In Peace. |
..
Zakarya Mıldanoğlu![]() |
..
Garo Ghazarian
Our community and cause lost a great one. From our early days of hosting free legal clinics and coordinating attorneys on election days to Genocide commemoration events, I’ll personally miss the kindness, dedication and fierceness Edvin Erdi Minassian brought into every room. His love for life, community, travel and good food was evident in the way he lived and lived to tell stories of. He was a great story teller. He’ll be sorely missed. Rest in Power, Edvin jan. |
..
Mark ChenianOn eternal departure of precious friend Edvin Minassian of Armenian Bar, Bolsahay, and yes, Dinner Tables.
I never thought that one can be in a state weightlessness with feet on ground, But when I heard about our loss, all laws of physics disappeared. All I could feel was “lost in space”, unable to reason or make sense.
The last conversation I had with him was a few weeks ago, planning for dinner/discussion to update some of our recent “adventures”
Even worst, because of my overseas travels, I will not be able to personally bid my “Farewell” next week.
I sure hope that all of us that he left behind, we collectively, will make sure that, in our national affairs, his absence/gap, will be filled.
In the theater of Heavens, Edvin will resume where he left here, at the tables, discussing or dining, replacing us as companions, with our Giants from Bolis.
May his legacy & memory be source of comfort to all.
My Condolences.
|
..
M A R M A R A |
..
TAMAR NALCI
We lost a real AHPARİG, our dear Edvin Erdi Minassian… There are no enough words to explain how huge this loss is!
His kindness, benevolence, hard work, wisdom, intellect, joy, passion for life, commitment to his society, advocacy, courage, and more and more…
I will always remember Edvin Ahparig around nice and crowded tables with our hour-long conversations.
Now, Bolsahays are really orphaned and I’m deeply sorry…
Յիշատակդ միշտ անթառամ պիտի մնայ մեր սրտերուն մէջ։
***
Gerçek bir AHPARİG’i, sevgili Edvin Abimizi kaybettik. Ne kadar büyük bir kayıp olduğunu anlatmaya kelimeler yetmez.
İyiliği, yardımseverliği, verdiği emekler, bilgeliği, entelektüelliği, neşesi, yaşamaya olan tutkusu, toplumuyla olan bağı, savunuculuğu, cesareti ve çok daha fazlası…
Edvin Abi’yi hep güzel ve kalabalık sofralarda, saatlerce süren sohbetlerimizle hatırlayacağım.
Şimdi, dünyanın pek çok yerinde ama en çok da Los Angeles’ta İstanbullu Ermeniler yetim kaldı. Çok çok üzgünüm.
Güzel hatıran hep bizimle kalacak Edvin Abi…
![]() ![]() ![]() |
..
|
Truly a sad morning as I write this. Edvin Erdi Minassian, I first met you in 2015 as we were preparing for the March for Justice. You were the first Blosahye I had the opportunity to sit down with and discuss what it was like living in Turkey as an Armenian. Over the years we crossed multiple paths numerous times. You always brought a smile to the meeting room and had a goal to bring together our community at any possible point. You are truly going to be missed, Edvin! Your stories and lectures are ones I will cherish forever. Until we meet again. Rest in power! |
..
Manuk Avedikyan(Մանուկ Աւետիքեան)
It’s very difficult to express the impact and sadness that Edvin Minassian’s passing has on so many including myself and especially my family. Edvin was a reputable figure in the Bolsahay community and was by nature a diplomat within much of the traditional community structures.
Outside his profession as a lawyer and his leadership in Armenian Bar Association, he also used his intellect and drive to elevate the Bolsahay Miyutyun (Organization of Istanbul Armenians-OIA) as an integral piece of the fabric of the LA-Armenian community. In parallel, he also participated in pushing a long desired collaboration and ‘unity’ among the traditional diaspora structures which saw many successes.
The transnational nature of the Armenian diaspora was also best exemplified in the types of events Edvin helped organize as the chairman of the OIA. With the earlier initiative of my father, Edvin became both a major advocate and often the main driver of introducing and fostering scholars, intellectuals and activists from Turkey especially those from the Bolsahay community to the Armenians in LA.
Edvin always supported me, asking me to take certain initiatives on that were up my alley. More so, he was my father’s close confidant within the OIA – they were often on the same page and I know his loss has devastated him as well as many others I know.
We’ve lost a bridge within the LA Armenian community but more so to those in or from Turkey, the place of our roots and exile.
Wishing his family and friends patience and strength.
![]() |
..
Alin -Yervant Donigian (Los Angeles)Los Angeles Ermeni cemaatinin en yogun sehridir. Buradaki Haylarin kalbi beraber carpar, sevincleri beraberce yasanir, uzuntuler beraberce paylasilir.
Gecen hafta basi bizler aci bir haberle sarsildik,kalplerimiz kirildi paramparca oldu Edvinin bizleri birakip gitmesiyle.
Edvin OIA nin Ve Istanbul cemaatinin bel kemigiydi. Kulturuyle, bilgisiyle, tutumuyla hareketleriyle, faaliyetleriyle, caliskanligiyla milletimiz icin gurur kaynagi, kiymetli bir gencti.
Eksikligi hep hissedilecek, kalplerimizde sonsuza dek yasayacaktir.
Hayastanda, Diasporada ve Los Angelesde damgasini vurmus bu Gecin onunde egilir Sevgiyle ugurlariz kendisini..
|
..
|
Kimi zaman kaybınız o kadar büyük ve dehşetlidir ki, taze bir kol kırığı gibi idrak etmekte bile zorlanırsınız!
Sevgili Edvin hepimizi asil dostluğundan, ince, aykırı zekasından ve her tür zorluğa gülen gözlerinden mahrum bırakıp bilinmeze göçtü…
Ölüm adın kalleş olsun!
|
..
Aris Nalci (AGOS)Birkaç hafta önce telefonda konuşmuştuk. Kamerasını açmadı. O zaman anlamalyıdım işlein iyi olmadığını. Zaten ayda iki üç görüşmelerimiz de hastalığından beri seyrekleşti. Hatta kesildi. Sorma hastalığı demiştin. Sormuyordum. Havadan sudan. Lev Aslan’dan SBK’dan. Ermenistan Karabağ savaşından. Jo Biden seçimlerinden falan konuştuk uzun uzun. Her zaman gazetecilikte ve televizyonda her adımda yanında olduğun gibi bu süreçte de background verdin. Zihnimi açtın.
Hastanedeydin hemşireler gelip gidiyordu. Seslerden anlaşılıyordu tedavinin yoğun bir şekilde devam ettiği. Ama sormadım. Ta ki senin biz Türkiyeli Ermenilere emanet ettiğin Burj Hamudlu kardeşin Garo Ghazarian bana telefonda “Az öcne kaybettik Edvin’i” diyene kadar…
Birçoklarınız belki Edvin Minassian’ı tanımayabilirsiniz. Kendisi İstanbullu bir Ermeni. Genç yaşında Türkiye’de konej eğitiminin ardındna ABD’ye hukuk okumaya giden gençlerden. Çok başarılı bir iş davaları avukatı olmuş, Los Angeles’ta akrabalarıyla Minassian Hukuk bürosunu kurup büyük işlere imza atmış bir ağabeyimiz… Hrant Dink’i ABD’ye davet eden, yanından bir dakika bile ayrılmayan. ABD’nin bir ucundan diğerine arabasıyla Baron Hrant’a şoförlük ederken yıllar sonra Diaspora ve Türkiyeliler arasındaki buzların kırılabileceğine Hrant’la birlikte inanan ve Hrant Dink’i de o uzun otoban yolculuklarında diasporalı Ermeniler konusunda eğiten Edvin’di… Taşnaklarla Hınçaklar’ı los Angeles İstanbullu Ermeniler derneğinin çatısı altında birleştirebilen, diasporadaki millliyetçi Ermeni kesimlerine Türkiyeli Ermenileri kabul ettirebilenlerdendi… İlk Türk öğrenciler ABD’ye geldiğinde onların arkasında duran. Soykırım çalışmalarında milletin değil, aklın önde olması gerektiğine inanıyordu. 2007’den sonra kimse bize inanmazken Edvin ahparik oradaydı. Kimse bana inanmazken sen oradaydın Edvin ahparik… Eviniz yoksa size ev, eşyanız yoksa size eşya bulur. Kendi arabasıyla taşır eşyalarınızı. Eve yerleştirir. Buzdolabınızı da doldurur.
Türkiye ile arası hiç bozulmadı Edvin ahparik her anlamda bir siyasi arabulucuydu. Taşnak, Hınçak ve Türkiyeli, Lübnan’lı Ermeniler arasında her zaman arabulucu tavrı ile ABD batı yakasında bu duruşu ile herkesin gönlünü kazandığı gibi Türkiyeli Ermenilere de ABD’de önemli bir yere taşıdı. Birçok organizasyonun olmazsa olmazı. Ve Merkezi oldu OİA (Organisation of Istanbul Armenians). Aynı zamanda Türkiye ile de aran hiç bozulmadı. Hep gönlün buradaydı. Konsolosluğun bile başı sıkıştığında “Ya Edvin hocam ne yaptık yine” diye seni aradığını anlatırdın eskilerden.
Uber sürücüsü ve sen… Minassian ailesinin hikayesi aslında çok eskilere dayanıyor. Türkiye’den (Osmanlı) nasıl Avrupa’ya sonra ABD’ye göç ettikleri ise apayrı hikaye. Edvin Minassian son 10 yıldır bu hikayenin parçalarını topluyordu. Babasından kalan haritalar, Avrupanın çeşitli şehirlerinden ailesinin gittiği yerlerin izlerini sürdü. Kitaplaştıracaktı. Olmadı. Yedmedi zaman. En çok şikayet ettiği şeydi. “24 saat yetmiyor” derdi. Onun hayatına dahil olduğum her ABD gezisinde ben 24 saatin değil hayatın ona dar geldiği hissine kapıldım. Ama usanmaz bir UBER sürücüsü edasıyla her seferinde boşluk bulur, beni evden alır, LA’in en bilinmemiş kıyıda köşede kalmış Suşicilerine götürüp, en bilinmeyen ekspresoları hikayesiyle anlatırdı. En küçük restoranların, en güzel esnaf lokantalarının hikayelerini bilir Edvin. Onu Ermeni toplumundaki görevlerinden tanıyanlar belki çok bilmezler ama çok devrimci bir iş davası avukatıydı Edvin ahparik.
Meşhur bir uber davası vardır. Uber’e çalışan bir Hindistanlı sürücüye kıyafetinden dolayı dava açılır. Uber sürücüye karşı. Sürücüyü savunur Edvin abi. Uber servis kiralıyor ama sürücünün ne giydiğine karışamaz diye. Sözleşmede yoktur gerçekten de bu detay. Savunmasında ise der ki “İsterse donla sürer arabayı karışamazsınız”. Dediğine göre iddia makamı da savunma da gülmüş. Ama kazanmış davayı…
Bir diğerinde ise KFC’nin verdiği tavuk butundaki kemik boğazına kaçıp felç kalan bir Latin Amerikalı’dan yanadır. KFC der ki çatalla yeseydi Bir şey olmazdı. Edvin abi de KFC’de menülerinizde çatal verilmiyor. Bir de “but satarken çatalla yeyin yoksa boğazınıza kaçar uyarısı var mı menüde” diye cevaplıyor. Müvekkiline hayat boyu bakım tazminatı alıyor…
Bunun gibi yüzlerce binlerce davası vardı. Bürosuna girdiğinizde boyunuzu geçecek başvuru dosyaları görürsünüz. Ne zaman okurdu bilmiyorum ama hepsini bilirdi. O dağın içinden çekerdi bir yaprak. “Bak bu…” diye başlardı. “Ahparik nerden biliyorsun hangisidir bu” “İşim bu benim”
İşi avukatlık olduğu kadar Türkiyeli Ermeni toplumunun ABD’deki temsilciğini yapmaktı. Onsuz toplantı olmadı.
Aslında diapsoradaki derneklerin hepsinin Türkiyeli Ermeniler Derneği’nde birleşmesi gerektiğini, çünkü hepimizin bir şekilde aynı topraklardan geldiğini söylerdin. Doğru derdin. OİA tüm diasporalı Ermenilerinin üye olması gereken ve hepimziin sahiplenmesi gereken bir yer. En güzel örneğini gider ayak bize sen gösterdin. Türkiye Suriye sınırı çizilmeden Kaladuran’dan Lübnan’a oradan da ABD’ye gelen çok değerli bir kardeşini Garo Ghazarian’ı ilelebet derneğe onursal üye yaptın. Bir ilkti bu. Garo da bizdendi kanıtladın zaten… Bu fikri emanet ettin bize.
OİA Bolsahay Miutyun yetim kaldı Edvin Minassian’sız… Dernekten Ohannes Kulak’ın dep dediği bir şey vardı. “Senin gibi adamların çocuk yapması lazım. Sen gidersen bize kimse kalmayacak. Arkadan dernekçilikle uğraşacak bir nesil gelmedi” Haklıydı… Sen gittin. Ama arkanda bir sürü yetim bıraktın. Dokunduğun herkes, hepimiz bıraktığın mirasa en yaraşır şekilde davranmaya, yaptıklarını sürdürmeye çalışacağız.
Şimdi biliyorum o garajda tuttuğun ilk araban eski üstü açık Porche’unla Hrant’la birlikte bu kez ışıklı bir yoldasın. Elinden düşürmediğin puronu tüttürerek gülümsiyorsun yine…
Not: Edvin Minassian’ı anlatmaya satırlar yetmez. Özellikle de bu şokun hemen ardından toparlanmadan bu kelimeleri yazmak belki zor. Onun geride bıraktıklarını yıllar aylar yazsak bitiremeyiz. Ama onun da sevdiği bir söz vardı. Hakkında bir şey yazılmadan kimse göç etmemeli bu dün yadan… Edvin ahparik okuyorsan bu satırları kısa tuttuğum her hikaye için affına sığınıyorum…
|
..
ԱՐԻՍ ՆԱԼՃԸ (AGOS)![]() Մահ Էտվին ՄինասեանիՔանի մը շաբաթ առաջ էր հեռախօսով խօսած էինք։ Չէր միացուցած բջիջայինի տեսախցիկը։ Պէտք էր գուշակէի, լաւ չէր։ Առողջութիւնը որ հարցուցի պատասխանել չ՚ուզեց։ «Թող այդ խնդիրը» ըսաւ։ Ձախէն աջէն Արցախեան պատերազմէն, Թուրքիոյ քաղաքական օրակարգէն, Պայտընի ընտրութենէն խօսեցանք երկար երկար։ Ձայներէն կը հասկնայի բուժքոյրերուն վազվզուքը։ Չէի համարձակած հարցնելու վերջապէս քու միջոցով ծանօթացած Պուրճ Համուտցի եղբայրդ Կարօ Ղազարեան իմաց տուաւ. «Քիչ առաջ կորսնցուցինք Էտվինը»։ Թերեւս ձեզմէ շատեր չճանչնան Էտվին Մինասեանը։ Պոլսահայ մըն էր։ Երիտասարդ տարիքին Թուրքիոյ մէջ հիմնական ուսումը աւարտելով իրաւաբանութիւն ուսանելու համար ԱՄՆ գացած երիտասարդներէն էր։ Գործի դատերու մէջ մասնագիտացած փաստաբան մըն էր։ Լոս Անճելըսի մէջ հիմնած էր «Մինասեան Իրաւաբանական Գրասենեակ»ը։ Հրանդ Տինքը ինք հրաւիրած էր Լոս Անճելըս։ Առանց պահ մը իսկ քովէն հեռանալու Միացեալ Նահանգներու մէկ ծայրէն միւսը իր ինքնաշարժով ճամբորդած էին։ Համոզուած էր Հրանդ Տինքի սփիւռքահայութեան եւ պոլսահայութեան միջեւ կանխակարծիքները փառատելու պայքարին։ Ինք էր որ դաշնակցականները եւ հնչակեանները Լոս Անճելըսի Պոլսահայ Միութեան երդիկին տակ մէկտեղած եւ հակադրուած երկու խմբակցութեան միջեւ երկխօսութիւն հաստատած։ ԱՄՆ եկած թուրք ուսանողներուն ալ պահապան հրեշտակն էր Էտվին Մինասեանը։ Եէքթան Թիւրքեըլմազէն Իւմիթ Քուրթ բոլորին հասած է։ Տուն չունեցողին տուն, կահոյք չունեցողին կահոյք ապահոված է։ Քաղաքական դաշտի վրայ հաշտարար մըն էր ան։ Դաշնակցական, հնչակեան, թուրքիացի, լիբանանցի կամ հայաստանցի հայոց միջեւ ընդմիշտ միջնորդութիւն կատարեց։ Ամերիկայի Արեւմտեան ափի մէջ բոլորին համակրանքը վայելած անձնաւորութիւն մը եղաւ։ Իր գլխաւորած Պոլսահայ Միութիւնը բազմաթիւ միջոցառումի անբաժան տարրը դարձած էր։Իբրեւ փաստաբան ստանձնած էր մեծ նշանակութիւն ունեցող դատերու պաշտպանութիւնը։ Անգամ ստանձնած էր «Ուպեր»ին աշխատող հիդիկ վարորդի մը պաշտպանութիւնը։ Ընկերութիւնը կը բողոքէր հնդիկ վարորդին իր ազգային տարազով աշխատելուն դէմ։ Իսկ Էտվին Մինասեան կը պնդէր թէ գործի ընդունման պահուն ստորագրած համաձայնութեան մէջ նման պայման մը չէ նշուած։ Այդ պաշտպանութիւնով շահած էր դատը։Կ՚ըսէր թէ հայկական սփիւռքի բոլոր միութիւնները պէտք է միանան թրքահայոց երդիկին տակ, քանի որ ան կը ներկայացնէ բոլորին հայրենիքը։Իր մահով որբացած է Լոս Անճելըսի Պոլսահայ Միութիւնը։ Շատերուն կրնայ երկար թուիլ, բայց ես կ՚ափսոսամ որ մահուան գոյժը ստանալէս անմիջապէս ետք հազիւ այսքան սեղմ տողերով արտայայտուեցայ իր մասին։ Կ՚ապաւինիմ Էտվին աղբարիկի ներողամտութեան։ԱՐԻՍ ՆԱԼՃԸ |
..
|
Sevgili Istanbullular,Los Angeles Ermeni toplumu, bu gün cok büyük bir kayba şahit oldum. Uzun yıllar Derneğimizin tanıtımı için beraberce omuz omuza calistigim çok değerli.kardesimin amansız bir hastalığın pencesinden kurtulamiyarak bizleri öksüz bırakması çok üzüntü verdi hepimize,
O bizim REIS imizdi ,onun fikirleri doğrultusunda çok olumlu faaliyetler yaptık.
Derneğimizin ve Istanbul Ermenilerinin şerefini,
en iyi ve doğru olarak temsil etmesinin yanında Ermeni tarih ve kültürünü de tanıtarak çok başarılı bir şekilde yönlendirdi.
Ne kadar üzgün olduğunu tahmin bile edemezsiniz.Onu küçük bir kardesim.olarak gördüm ,kabul ettim.Onun bana olan saygısını, benim de ona olan sevgimin .mutluluğunu yaşadım .Artik o yok, Derneğimiz ve Istanbullu kardeslerim.onu hiç bir zaman unutmayacaktır.
Üzüntümden nasıl ve de en iyi ne şekilde yazacagimi da unuttum.Hepimize ,Ailesine akrabalarına baş sağlığı diler ,onun yıldızlarla yoldaş olması ve YÜCE Tanrıdan onu ışıklar içinde uyutup cennette en iyi yeri vermesi için dua ederim.
|
..
Arf Valley Rosdom |
.
…… |
..
Roy ArakelianEdvin Erdi Minassian You will remain in our hearts and memories always happy smiling and “bon vivant”
R.I.P
![]()
Our second Keynote Speaker at the Hrant Dink commemoration is a very prominent Bolsahye Attorney from Paris , France ; Roy Arakelian . Roy is a specialist in corporate mergers and acquisitions law and at the same time a passionate contributor to Armenian culture from numismatics , to ancient manuscripts to Venice and its Armenian roots . ( check out his App called Armenian Traveler Guide / ATG which can lead you to an Armenian tour of Venice and Ravenna ) Descending from a family who is originally from Edirne/ Adrianople he has thoroughly researched the Armenian presence and history in that ancient strategically positioned town and written a book about it . His lecture will cover the scope of that book . This less known part of our history should be of interest to most of us who are passionate of heritage , history and culture .
Roy’s Biography :
ROY ARAKELIAN, ESQ.,
Roy was born in Istanbul in 1968.
Graduated from the Paris Bar School in 1996 Roy is specialized in Mergers & Acquisitions and private-equity transactions (LBO, venture capital, development capital, constitution of funds etc.). He is highly experienced in handling primary and secondary transactions in
investment funds for institutional investors and funds of funds.
Roy also focuses his practice on domestic and cross- border mergers and acquisitions of companies acting in various sectors (industry, tourism, pharmaceutical business, distribution, manufacturing, etc).
He holds a Master in Business Law from the University Paris V René Descartes. He is also a Doctor in Law and as such the author of a PhD thesis on “The Concept of Control”.
He regularly publishes articles concerning corporate law and is the author of the main chapter on “Preferred shares” published by the Dalloz Corporate / M&A Encyclopedia.
Passionate about Armenian culture he regularly
publishes works on various topics such as the Armenian presence in Venice or the Armenian coinage. He is the author of “Andrinople (Edirne) et sa communaute Armenienne / Edirne (Adrianupolis) ve Ermeni toplumu”, published by Paros, Istanbul (2016).
![]() The day after , during our special gathering with Pakrat Estukyan and our other guests , we enjoyed their great company AND the most superb Mantı , thanks to the great cooking talent of Digin Mari of our Executive Committee!!
|
.
|
His office was on the floor above mine. I called him “God” because he seemed to know everything. A conscious encyclopedia who could enlighten the most shrouded of minds with the meditations of Marcus Aurelius and predict future outcomes with crystal precision. A steadfast consigliere to the Armenian Bar Association, he was the wizard from whom the most brilliant of counselors would seek guidance. But don’t let my unexaggerated esteem give you a false sense that he was a vainglorious snob, for his greatest attributes were affability and availability.
Yesterday’s untimely passing of Edvin Erdi Minassian will leave a monumental chasm in the Armenian diaspora. If there was anyone who could bridge the gap between all the various organizations and personalities, it was Edvin. He was a peacemaker who would quietly move mountains. I always joked that his conciliatory nature was in the very title of his own law firm, “Tennenhouse, Minassian & Adham.” What other Christian could or would put his name between a Muslim and a Jew?
Edvin was an Armenian born and raised in Istanbul, Turkey. Because of that, not only was he able to provide a scholarly synopsis of Turkish and Armenian relations, but he could also depict the real-life experience of living in an environment akin to an unwritten Plessy v. Ferguson, where separation and inequality were seared deep into his psyche. He introduced us to the wonderful members of his beloved Organization of Istanbul Armenians and was the unwavering curator of the legacy of his confidant, Hrant Dink, the Armenian journalist in Istanbul who was gunned down by a Turkish nationalist in 2007.
For his 50th birthday about 7 years ago, Edvin asked me to sing “My Way,” which was written for Frank Sinatra by Paul Anka. I told him it was an interesting choice because he reminded me of Anka, a celebrity in his own right and someone who can create other celebrities from behind the scenes. Who knew the end was so near.
The person I can speak to forever is now gone forever. I will cherish the many long conversations we had about politics, society, and of course European soccer.
I called him God, but Edvin Minassian was someone far more important, he was my friend.
|
..
Zeynep Türkyılmaz DOSYA (A G O S )
Hrant Dink’in katledildiği haberini aldığımda Los Angeles’ta doktora yapmakta idim. Sabah bu elim habere İstanbul’dan gelen telefonlarla uyanmıştım. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde kampüste dolanırken aklıma bir panel düzenlemek geldi. Sonra da kişisel olarak tanıştıklarını da bildiğim, doktora yaptığım bölümün hocalarından Prof. Richard Hovanissian’a kendisinin de katkıda bulunup bulunmayacağını sormaya karar verdim. Prof. Hovanissian ofisinde derinden sarsılmış bir şekilde gelen kısıtlı haberleri takip etmeye çalışıyordu. O koşullar altında olabildiğince memnuniyetle kabul etti ama “mutlaka İstanbullu Ermenileri de dahil edelim, onlar olmadan olmaz, hem yakın zamanda Hrant da buradaydı” dedi. “Yönetimden Edvin’le konuşalım, hem akıllı hem pratik bir insandır” diye de ekledi. Birkaç gün içinde ilk toplantıyı düzenledik ve böylece sevgili Edvin hayatıma girmiş oldu. Sayısız email ve telefonlaşmanın sonucunda, akademik bir çerçevenin ötesinde acının ve yasın ifade edilebileceği bir kırk anması düzenlemeye karar verdik. Akademisyenlerin yanı sıra Ermeni cemaatinin ve Türkiyeli öğrencilerin de yoğun katılımıyla, amfinin dışına taşan bir kalabalık toplandı. Akademik olduğu kadar öfkeli, yaslı ve gözü yaşlı konuşmaların yapıldığı bir panelin ardından İstanbullu Ermenilerin kavurdukları helvayı paylaştık hep birlikte, payımıza düşen acılar niyetine… UCLA tarihinde ilk defa Türkiyeli öğrencilerle Ermeni cemaati bir araya gelmişti. Bunun bir ayağı Hrant Dink idiyse diğeri de hiç şüphesiz Edvin’di. ![]() Edvin’i tanımak benim Los Angeles deneyimimi temelden değiştirdi. Bizim doktora öğrencisi çevresi haricinde yerleşik bir Türkiyeli grubu tanımamı, Edvin özelinde onların hayatına dahil olmamı sağladı. Bu bazen Los Angeles’ta yaprak döner ve ayva tatlısı bulmak gibi – ki meşhur Sako’nun restoranına ilk gittiğimizdeki sevincimi hala hatırlarım- gündelik şeylere, bazen de Bolsahayların kendi içlerinde yaşadıkları çelişkilere, hayata tutunma biçimlerine ve var olmak, unutmamak ve unutulmamak için verdikleri mücadeleye dair kıymetli ve narin ipuçlarıydı. Edvin bu dinamiklerin hepsine vakıf olmanın ötesinde, muhtemel zaafiyet olarak gördüklerini metanete dönüştüren, cemaatin önüne yeni bir yol çizebilmenin hayalini kuran ve bunu hayata geçirmek için gece gündüz çalışan bir emektardı. Hem İstanbullu Ermeniler Derneği’ni hem de Ermeni Barolar Birliği’ni akademik tartışmaların yapıldığı, entelektüel birikime açık ve destekleyen kurumlara dönüştürmede onun katkıları tabii ki yadsınamaz. Mücadelesinin rol modelleri vardı ki onu az çok tanıyan herkes iki ismi hemen zikredecektir: Krikor Zohrab ve Hrant Dink. Şiddetten hazzetmezdi, neredeyse naif denecek ölçüde… Hukuka tüm kalbi ve beyniyle inanır, bir arada yaşamanın ancak hukukun işlediği bir düzende olabiliceğini savunur ve bu iki insanın da Ermeniliklerinin de ötesine geçen bu mücadelenin kahramanları olduğununu düşünürdü. “Küçük devlet”e inanmak Tanıdığım en entelektüel insanlardan biriydi hiç tartışmasız. Ödünsüz, amasız ve ilkeli bir liberaldi. 80 darbesinden hemen sonra Türkiye’den ayrılıp geldiği, eğitim aldığı ve hayatını yeniden kurmasına izin veren Amerika’nın sistemine çok kafa yormuştu. İyi bir hukukçu olarak kuvvetler ayrılığına, kurumların birbirini dengeleme ve denetleme ihtiyacına, bir de mümkün olduğunca küçük devlete inanırdı. Aile ağacının değişik dallarında Ermeni, Rum, Hırvat ve Süryani akrabaları bulunurdu ve hepsi de devlet(ler)in sillesini defaatle yemişti. O sebeple küçük devlet yeterli olmasa da, herhangi bir siyasanın vazgeçilmez koşuluydu ona göre. Eski Roma’dan Endülüs’e, Osmanlı’dan Amerika’nın kuruluşuna her türlü tarihi konuşmayı çok sever ama eninde sonunda küçük devlet meselesini konuştuğumuz mevzuyu alır, “ah siz solcular yok musunuz”a getirirdi. Bazen sadece karşısındakine takılmak için, bazen de Türk ve Amerika solunun değişik versiyonlarında gördüğü imtiyazlara ve kendisiyle çevresinin yaşadıklarına, en hafif ifadeyle körlüklerine dair bir sitem olarak… Ama Edvin herkesin arkadaşı, dinleyeni, dostu, yardımcısı, ilk el uzatanıydı. Maddi ve manevi olarak çok cömertti, elindekini paylaşır, elinde olmayanı da bulup buluşturmaya çabalardı. O kadar değişik çevreden insanlarla bağlantı içindeydi ki, ben sıklıkla “yok artık Edvin, ne işin var bu insanlarla, nerden buldun” derdim. Spektrumun sağından solundan, akla gelmeyecek insanlar olurdu bunlar ve genelde ‘onlar’ bulurdu Edvin’i. Zira Edvin’e anlattığınız her şeyin sonuna kadar dinlendiğine, anlaşıldığına ve elinden geldiği kadar da çözümleneceğine emin olurdunuz. Gözünün içinde samimiyetini amasız, sınırsız insana inancını görürdünüz ve bu inanç hiçbir şey karşısında şaşmaz, yanıltmazdı. O kadar çok konuda yardım istedim ve fikir aldım ki hiç birinde yüksünmedi, erinmedi. Ara sıra takılırdı, “en azından banyo tamiri için yardım istemiyorsun” diye, zira onu isteyenler bile varmış. Sonra benim arkadaşlarım da ona ulaştı, arkadaşı oldular. Ben Los Angeles’tan ayrıldıktan sonra da bu çember büyüdü ve devam etti. Nasıl o kadar işi bir arada yürütüp sonra çevresini sarıp sarmalıyordu, enerjisi nasıl yetiyordu bilmek zor ama bildiğim, gördüğüm bir şey şudur ki Edvin insanı harcamıyor, biriktiriyordu, değer verip kıymet biliyordu, eksiltmiyor artırıyordu. Bu öyle bir çoğalma hissiydi ki ve bütün arkadaşları olarak hepimiz onun varlığına, hayatımıza katacaklarına inanmış ve güvenmişiz ki bir anda derin bir yas ve yoksunlukla kalıverdik. Mevzu kalp kırmak değil, fikir teatisi Edvin’le çok güzel zamanlar geçirdik birlikte. Anı yaşamayı ve elinden geldiğince keyifli olmayı çok severdi. Bol bol okyanus kıyısında yürüdük, Boğaz’dan bahsederek. O kıyaslamak istemezdi, zira yirmisinden sonra ev bildiği Los Angeles’ına da toz kondurmazdı. Havasına, güneşine, suyuna ve de çokça dalga geçilen lakayt özgürlük ortamına minnettardı. Ben arabalardan, otoyollardan ve koca şehrin rüküşlüğünden şikayet ettikçe eğlenirdi İstanbullu hallerimle. Çok sohbet ettik, çok güzel yemekler yedik, çok kahve içtik. Siyaset yapıp ileri geri konuştuk, çok tartıştık, çok didiştik. Çoğunlukla da anlaşamadık, ama anlaşmamanın en güzel olduğu insandı kesinlikle. Hiç sinirlendiğini görmedim örneğin, alınganlık yaptığını da. Tartışırken karşısındakinin fikrini ciddiye alır, ölçer biçer mutlaka bir karşılıkla gelirdi. Sen kızsan da, o bir şekilde lafı toparlar ve gönül alır, mevzunun kalp kırmak değil fikir teatisi olduğunu tatlı dille ifade ederdi. Çok özlüyorum ve özleyeceğim o sohbetleri. Kendi ailesini çok severdi Edvin, annesini, babasını, kardeşinin ailesini, yeğenlerini… Şimdi daha iyi görüyorum ki birçok kişiden farklı olarak arkadaşlarının ailelerini de çok severdi. Kocaman bir ailesi vardı ve çok zengindi insan dünyası. Birlikte umut etmeye, mücadeleye, yollar açmaya ve diyaloğa inanırdı ama bunları yaparken ilkelerinden ve kim olduğundan hiç taviz vermezdi. Gördüğüm tanıdığım ve arkadaşım olduğu için hep kendimi çok şanslı saydığım çok güzel bir insandı Edvin. Çok erken ama çok erken kaybettik. Acısı çok derin. Onun cenazesi binlerce kilometre uzakta kalkarken ben yasımı, isyanımı kavuracağım helvaya anlatacağım. Umarım bir öbür dünya vardır da Edvin de yakın zamanda kaybettiği sevgili babasına, Krikor Zohrab’a ve Hrant Dink’e kavuşmuştur. Hakkını helal et canım arkadaşım, hasretle… |
.
|
Edvin jan, here is to the blink we used to drink about. The first one that gives us breath and the last blink that inks the fleeting story of life with grateful memories and tears. We bid farewell to you today. The sky was sunny and clear…just the kind of day perfect for a glass of your favorite wine and some tapas at dusk after a day’s grind. From the streets of Istanbul in the ‘60s when you were gifted to the world, to the snack bars of JFK where you worked as a young immigrant… to USC and the halls of justice as an esquire where you fought hard for the common folk and the international recognition of the Armenian Genocide, your thirst for life, history, travel, fine dining and your innate alchemic gift for bringing human beings together and fostering true friendships will never be forgotten. We miss you and are grateful to you. So many lives that you touched stood in solidarity with your family and friends today. Travel well yeghbayr. No doubt you are enjoying another fine glass of wine as I write this in the company of our everlasting departeds. Thank you for being a caring human being for all seasons and beyond borders. Thank you for the tales of old Bolis and the many dinners and adventures over a simple meal where we circled the globe a few times meditating on Marcus Aurelius and the Greek isles, the best ouzo and the soccer wars. Sail in eternal peace, bro jan. Here are some photos of those precious days and journeys with our friends eternally etched in my soul. Death is temporary. Love is forever. |
Şimdiden çok özledimFethiye Çetin DOSYA
Gece haber geldi: Edvin’i kaybettik!… Dondum kaldım, bir süre kendime gelemedim. Öylesine hayat doluydu ki o; bastığı yeri sıcaklığıyla ısıtan, etrafına neşe, sevinç ve sevgi saçan bu genç adamın öldüğüne uzun süre inanamadım. Fotoğraflarına baktım yüreğim parçalanarak, oturdum ağladım sonra… Tanıyan herkes biliyor ki güzel ve ince bir insandı o; karşılaştığı her kim olursa olsun, bakışlarını indirir, sevecen gözleriyle karşıdakinin gözlerine bakardı aynı hizadan, varlığı berrak bir pınardı içinizi ferahlatan. Yorumlarına, düşüncelerine çok değer verdiğim meslektaşımdı o benim. Hrant’ın davalarını, başka davaları, bazı kararları konuşur tartışırdık. En son Anayasa Mahkemesi’nin bir kararını tartışmıştık. Türkiye’deki yasalara, yargı pratiğine, AİHM mevzuatına hâkimiyeti ile hayran bırakmıştı beni kendine. 2014 yılında İstanbullu Ermeniler Derneği’nin davetiyle Los Angeles’e gittiğimde ofisine götürmüştü beni. Bütün odalar, masaların üstü, sandalyelerin üstü, hatta duvar dipleri bile dava dosyaları ile doluydu ve hepsinin devam eden davalara ait olduğunu söylemişti. Dosyaların çokluğu, İş hukuku alanındaki uzmanlığının, tercih edilen güvenilir bir avukat olduğunun kanıtıydı. O sadece uzmanlık alanı ile ilgili mevzuata değil hukukun pek çok alanıyla ilgili mevzuata da vakıftı ama bu meziyetini büyük bir alçakgönüllülükle taşır, kimseyi ezmez, aksine size değerli olduğunuzu hissettirirdi. Onun yokluğu, hukuk dünyasının da büyük bir kaybıdır. Sayesinde Amerika’da yaşayan çok sayıda avukat dost edindim. Bir defasında sevgili Garo Ghazarian ile birlikte adliyeye götürdüler beni. Duruşma salonuna girdik, duruşmayı izledim, verilen arada yargıcın odasına götürüp tanıştırdılar, sohbet ettik. Yargıçla kurdukları seviyeli ve saygılı ilişkiye çok özenmiştim. Edvin, çok iyi bir gözlemci ve yorumcu ve aynı zamanda çok iyi bir yazardı. Siyaset, uluslararası ve toplumlararası ilişkiler alanındaki yorumlarını Agos’ta yazardı, yazılarını hiç kaçırmaz okurdum. Analizlerini, düşüncelerini açık seçik bir dille sunardı, çok yararlanırdım. Artık Edvin yok, yazıları da olmayacak diyorlar, anında içimi büyük bir tenhalık kaplıyor, yüreğim sızlıyor. Çok güvendiğim çevirmenimdi o benim. Seyahatlerim sırasında düzenlenen organizasyonlarda, toplantılarda, söyleşilerde konuşmalarımı İngilizce ve Ermeniceye çevirir, gelen soruları ve yorumları da bana çevirirdi. Yaptığı işin ne kadar yorucu olduğunu bilirdim, üstelik bu toplantılar saatler sürerdi. Her toplantı ve söyleşi sonrasında tanışmak ve özel sohbet etmek isteyenler de olurdu. Yüzündeki tebessümü eksiltmeden, bıkmadan usanmadan çeviriye devam ederdi, üstelik hiç yorgunluk belirtisi göstermeden. Gözlerinin içi gülerdi Edvin’in, enerjisiyle, sabrıyla şaşırtırdı beni çünkü her toplantı sonrası kalabalık gruplarla yemeğe gidilirdi. Edvin çeviri işine yemek sırasında da devam ederdi. Onun çevirmenliğine de çok güvenirdim. Her üç dile o kadar hâkimdi ki, her sözcüğün hakkını vererek çevirdiğini biliyordum ve her sözün ardındaki duyguyu geçirdiğini dinleyenlerin gözlerine bakarak yaşıyordum. O aynı zamanda çok iyi bir hikâye anlatıcısıydı. Anne tarafından Harputluydu Edvin. Harput ve çevresi üzerine yoğun muhabbetlerimiz de oldu. Anlatacak o kadar çok hikâyesi vardı ki, ailesinden, çocukluğundan, ilk gençliğinden. Onu ağzı açık dinlerdim, kimi zaman duygulanır kimi zaman gülerdim. Ardındaki güçlü duyguları ve acıları, omuzlarına basarak yatıştırıp vakarla, kimi zaman da esprili bir dille anlatırdı hikâyelerini, dinlemeye doyamazdım. Her defasında Edvin ne olur bunları yaz derdim, ısrar ederdim. Yazacağım derdi, söz verirdi. Olmadı, yazamadı… Hikâyelerini de içine gömdüğü acılarını da alıp gitti uzaklara, ardında koskoca bir boşluk bırakarak… Seni şimdiden çok özledim Edvin’im… |
.
![]() Bu dünyadan bir Edvin Minassian geçtiÜmit Kurt DOSYA
Boğazım düğüm düğüm oturdum bilgisayarın başına, yumruk gibi bir acı, hissetmemek mümkün değil. Edvin Minasyan’ı amansız bir hastalık sonucu kaybettik. Ahir ömrümde belki de kendime yabancılaşarak yazdığım yegana cümle bu olabilir: “Edvin Abi’yi kaybetmek.” Aslında ben Abi’mi kaybettim. Tarifsiz bir üzüntü içerisindeyim. Edvin Abi’yi anlatmak hem çok kolay hem de bir o kadar zor. Kolay zira onunla ilgili iyi ve güzel anları, bol kahkahalı anıları ve sohbetleri yazmak dünyanın en eğlenceli ve keyif verici şeyi. Zor zira Edvin Abi’mi anlatmak için aylar ve yıllar kâfi gelmez. Varlığı, geride bıraktıkları, insanlığı, hayata bakışı ve yaşayışı ve üslubuyla karakterine meftun olduğum ve örnek aldığım biriydi Edvin Abi. Şahsiyeti muazzamdı. O bir yere girdiğinde, konuştuğunda, bir şeyleri yaptığında sanki bütün dünyanın dikkati ona çevrilirdi. İnsanı bir bakışta etkileyen bir aurası ve karizması vardı. Aklına, zekasına ve entelektüel derinliğine hayran olmamak na’mümkündü. Ansiklopedi gibiydi Edvin Abi. İstanbullu bir Ermeni’ydi ancak aile yapısı oldukça kozmopolitti, bu anlamda esasında tam bir Osmanlı ailesine mensuptu ve edindiği bu kültür hazinesi onun hayata ve dünyaya hep açık ve çok boyutlu bakmasını sağlamıştı. Öngörüsü, analitik zekâsı ve muhakeme etme kapasitesi mükemmel biriydi. Türkiye, Almanya ve ABD başta olmak üzere dünya siyasetine ilişkin görüşleri kafa ve ufuk açıcıydı. Gerçek bir kitap kurduydu. Hayatı hep hakkını vererek yaşardı ve yaşadı. Onu tanıdığımda 27 yaşında olan ben, Edvin Abi’mden adap, usul ve erkanı; gusto sahibi olmanın, iyi giyinmenin ne demek olduğunu öğrendim. O kadar çalışkandı ki Edvin Abi, zamanın değerini çok iyi bilirdi. Bir o kadar yaşamasını da eğlenmesini de dinlenmesini de. Her eyleminde insana hayranlık veren bir üslubu vardı. İngilizce bir deyiş vardır Türkçesini tam bulamadım ama Edvin Abi’yi en iyi anlatan şey belki de budur: He is larger than life… Puro ve kanyak seanslarımız eşliğindeki dimağımı, zihnimi sonuna kadar genişleten sohbetlerimizi anımsadım, Los Angeles’ta espressosunu ve New Yorker’ı oturup okumayı en sevdiğin kafede hayata dair anlattığın o katmanlı muhabbetler geldi aklıma. Son konuşmamızda kendisine büyük ilgiyle takip ettiği Bundesliga maçlarını onsuz izlemeyeceğime söz vermiştim. Sözümü tuttum, tutuyorum ve tutmaya devam edeceğim Edvin Abi. Kendisine olmayan kıyafetlerini bana vermeyi ve üstümde görmeyi çok severdi. Bu yazıyı da bana aldığın tişört üzerimde yazıyorum Edvin Abi. Senden öğrendiğim o kadar çok şey var ki bu hayatta. Ruhun hep şad, mekânın cennet olsun. Her daim yaptıkların, geride bıraktıkların bizimle olacak; senin hatıranı gururla ve onurla yaşatacağım, yaşatacağız. Ve herkes bilecek ki bu dünyadan bir Edvin Minassian geçti… |
..
![]() Mirasını taşımaya çalışacağızGarbis Sarafian DOSYA
Edvin ile yaklaşık 30 yıl önce, yollarımız OIA (Organization of Istanbul Armenians) çatısı altında kesişti. Ben, bir grup genç ile Ermeni Halk Dansları çalışmaları yürütüyordum, o da YGIA (Gençlik Kolu) başına geçmişti. Bir taraftan mesleki çalışmaları, bir taraftan OIA içindeki etkinliklerde değişik bir kültür ve birikimi olduğu belli oluyordu. O yıllar OIA, Montebello’daki St. Sarkis Kilisesi’nden ayrılmış, Van Nuys’ taki lokale yeni taşınmıştı. Dernek, kültürel etkinliklerle, kendini Los Angeles Ermeni topluluğuna tanıtmaya çalışıyordu. Hrant Dink’in Los Angeles’ta tanınmasında, Edvin büyük rol oynadı. Toplumun İstanbullu Ermenilere karşı bakış açısı değişti. Yine, Edvin’in çabaları ile birbirleri ile fikir ayrılıkları bulunan, yan yana gelemeyen üç siyasi parti temsilcileri, bir gün OIA’de bir panelde buluştular. Parti temsilcileri ve halk memnun kaldı. OIA’de düzenlenen etkinliklere, İstanbulluların dışında çok kişi katılmaya başladı. Yine Edvin’in gayretleri ile Hrant Dink’in bize bıraktığı mirası yaşatanlar için “ Hrant Dink, Adalet ve Özgürlük Ödülü” konuldu. Aynı zamanda Prof. Vahakn Dadrian’ın ölümünden sonra bir ödül de onun adına, Soykırım Çalışmaları yapanlar için konuldu. (pandemi nedeniyle bu ödüller verilmiyor) İdolü Osmanlı Meclisi Milletvekili Zohrap idi. Hayali Ermenistan Cumhuriyeti Konsolosu olarak çok sevdiği İstanbul’da görev yapmaktı. Kendisi ile 2020 Hrant Dink Anması’ndan sonra görüşemedik. Devamlı e-mail ile haberleşiyorduk. Son bir ayda e-maillere de cevap veremedi. Hiç beklemediğim anda ölüm haberini aldım. Halen daha inanamıyorum. Gerçek bir Bolsahay’dı. Mantıklı düşünme, doğru karar verebilme yeteneğine sahipti. Kişisel görüşüm Edvin, ikinci Hrant Dink’ti. OIA ve Los Angeles Ermeni toplumu için yeri doldurulamayacak bir kayıp. Yokluğunda mirasını taşımaya çalışacağız. 30 Eylül Perşembe günü onu sonsuza uğurlayacağız. Herkesin dediği gibi, orada Hrant Dink ile mutlaka buluşacak. Cenaze töreninden kısa bir süre sonra, çalışmalara başlayıp, kendine yaraşır bir anma töreni hazırlayacağız. Asdvadz Hokin Lusavore. |
.
![]() Ah Edvin Ah…Ohannes Kulak DOSYA
Sevgili küçük kardeşim Edvin. Vefatın, yalnız beni değil bütün Ermeni toplumunu üzdü. Ben tam yaşlandım, İstanbul Ermeniler Derneği’ne 42 yıl hizmet ettikten sonra emekliye ayrılıp yalnızca dışardan destekleyip yardım edeceğime karar verdiğim ve derneğimizin bütün yükünü senin omuzlarına yükleyeyim derken hiç beklemediğim ve duyduğumda şoka uğradığım vefat haberini aldım. Sen genç, dinamik, kültürlü, aklı başında yetenekli bir hukukçu olduğundan sana sonsuz güvenim vardı ve sen bütün bunları yapacak güçteydin. Nereden çıktı bu hastalık bilmiyorum ama seni bizden ayırmaya yetti. Beraberce yıllardır omuz omuza çalıştığımız Genosit çalışma faaliyetleri unutulacak gibi değil. Ben Ermeni kültürü faaliyetlerini sevgili kardeşim Garbis Sarafian’la yürütürken Hrant Dink kardeşimin anma günlerini ve onun adına madalya törenleri hazırladığın zamanlarında yoğun iş çalışmalarına, yorgunluğuna rağmen aldırmadan düzenli olarak takip ettin. Titizlikle en iyi şekilde uygulanması için çaba göstermen, direktifler vermen unutulacak gibi değil. Dolayısıyla yaptığımız anma ve madalya töreninde gösterdiğin titizlik ve sevgili hukukçu Garo Ghazaryan’ın İstanbul Derneği’ne fahri üye olması için gösterdiğin çaba ve hele 24 Nisan 100. yıl genosit anma törenlerinde İstanbul Derneği’ni temsil etmen ve çalışmaların bizim için değerliydi. Edvin, senin yaptığın işleri öyle kısa bir yazı ile ifade etmek çok zor. Anlatmaya kalksak bir kitap olur. Senin bizlerden ayrılman vücutça ama ruhen hala beraberiz. Bizlere bıraktığın hatıraları hiç unutmayacağız. Edvin, hele ben seni bir küçük kardeş olarak sevdim. Seni yalnız derneğimizin başkanı olarak değil; daha yüksek mevkilere layık görüyordum. Hatta yaptığım teklifleri daha zamanı değil diye reddettin. Ama Los Angeles Ermeni Avukatlar Barosu başkanlığını iki dönem yaptığında ne kadar gurur duymuştuk. Sen daha iyilerine daha yüksek mevkilere müstehaktın. Yerin şu an doldurulmayacak durumda. Bu da bizim derneğin kaderi. Bu yazı senin için çok kısa inşallah seni anma günümüzde daha detaylı olarak anarız. Hatıraların, çalışmalarının ve fedakarlıklarının önünde saygıyla ve sevgiyle eğilirim. |
..
|
|
.
Viken Hovsepian (Վիգէն Յովսէփեան)
Edvin Erdi Minassian’ın (Los Aneseles) vefaatını derşn teesürle bildiririz. A one person think-tank,
A one person organization,
A one person circle of loyalty,
A one person army of fidelity and truth…
So long Edvin Minassian, so long our dear friend, our improbable collaborator, and our partner in vision. You served your family and your friends well, you served the Armenian Nation and our community in an exemplary fashion. May your kind soul rest forever, and may your memory live forever amongst us as a true testament to uncompromising integrity and loyalty.
Սիրելի Էտվին, այս տողերս անգլերէնով գրեցի որպէսզի կարդալու դժուարութիւն չ՚ ունենաս։ Հանգչիր խաղաղութեամբ։ -Viken Hovsepian (Վիգէն Յովսէփեան)
|
..
Eksi-10 Tv.———————————— Los Angeles’ta yaşayan İstanbul Ermenileri Mütevelli Heyeti Başkanı Edvin Minassian’ın tarihten günümüze uzanan hikayesi. |
.
C
|
.
C
Իմ շատ սիրելի եղբայրս Էտվին։
|
.
CFuneral Notice: Edvin E. Minassian, Esq.![]() EDVIN E. MINASSIAN, ESQ. Edvin E. Minassian, beloved son, brother, brother in-law, uncle, nephew and cousin passed away on Tuesday, September 21, 2021. Funeral services will be held on Thursday, September 30 at 10 a.m., at St. Peter Armenian Apostolic Church, located at 17231 Sherman Way, Van Nuys, CA 91406. Interment will follow at Oakwood Memorial Park, 22601 Lassen Street, Chatsworth, CA 91311. He is survived by his: In lieu of flowers, donations in his memory may be to be made to the “OIA Edvin Minassian Scholarship Fund”. |
.
C |
..
.
..
.
..
.
.
.
.
.

















Umit Kurt

































-%20rotus.jpg)





Comment(1)
Hagop Mardirossian says
September 26, 2021 at 8:34 amSuch s great loss. Let his soul rest in peace.