1950 ve 60’lardan itibaren yapmış olduğu olağanüstü araştırmalar, gayet tabii ki aşırı milliyetçi ve totaliter saldırılara maruz kalmasına sebep olmuştur, fakat Dadrian cesur ve sabırlı bir şekilde hiç bir zaman yılmadan bunlara göğüs gerdi.
Dünyaca ünlü saygın bilim adamı, soykırımlarla ilgilenen akademik disiplinlerin duayen eğitimci ve araştırmacısı, Vahakn Dadrian‘ın vefatı nedeniyle en başta ailesine, yakınlarına ve tüm bilim dünyasına bu büyük kaybımızdan dolayı başsağlığı diliyorum. Çalışmaları sadece Ermeni Soykırımı değil, Süryani, Pontus, Yahudi, Kamboçya ve Ruanda soykırımları üzerine yapılmış araştırmalarda, tezlerde ve kitaplarda kaynak olarak gösterilen, alanında ilklere imza atan, ilmi titizliği ile sadece Türkçe, Ermenice ve Osmanlıca değil, İngilizce, Almanca ve Fransızcaya olan hâkimiyeti nedeniyle bir çok devlet arşivlerinden derlediği paha biçilmez belgelerle tarihin ve soykırımın en karanlık noktalarını aydınlatan değerli bir çınarı kaybettik.
Almanya arşivleri Çok dil bilmesinin yanı sıra sosyoloji, hukuk, siyasal bilimler, uluslararası ilişkiler, tarih gibi farklı bilim dalları üzerindeki uzmanlığı, eserlerinde bunları birbirleriyle buluşturabilmesi Ermeni Soykırımı’nın uluslararası alanda tanınmasında önemli bir rol oynadı. Bunun yanı sıra akademisyenler içerisinde konuya farklı bir yönden yaklaşıp, Almanya’nın soykırım üzerindeki suç ortaklığı ve sorumluluğunu belgelerle kanıtlaması, Prof. Wolfgang Gust ile birlikte yapmış olduğu çalışmalar, Alman Parlamentosu’nun yakın zamanda Ermeni Soykırımı’nı ve kendi sorumluluklarını kabul etmesi kararında en etkin unsurlardan biri olmuştur. Ermeni arşivleri ve Türkiye arşivleri arasındaki, yani taraflar arasındaki tartışmayı bambaşka ve karşılık verilemeyen bir boyuta, Almanya arşivlerine Vahakn Dadrian taşımıştır. 1950 ve 60’lardan itibaren yapmış olduğu olağanüstü araştırmalar, gayet tabii ki aşırı milliyetçi ve totaliter saldırılara maruz kalmasına sebep olmuştur, fakat Dadrian cesur ve sabırlı bir şekilde hiç bir zaman yılmadan bunlara göğüs gerdi. Soykırımdan aşağı yukarı on sene sonra doğmuş ve hayatını adalet hedefine adamış değerli bilim adamından da başka bir şey beklenemezdi. Kendisini ilk defa Nisan 2007’de Ermeni Barolar Birliği yöneticisi olarak tanımıştım. Öğrencisi Taner Akçam ile birlikte, Hrant Dink’in ölümünden 3 ay kadar sonra, ilk ‘Hrant Dink İfade Özgürlüğü Ödülü’müzü sunmuş, daha sonra defalarca şahit olduğum sunumlarının ilkini, Nurnberg savcısı gibi suçun ve suçluların tanımını disiplinli ve inandırıcı sunumunu ve madde madde, belgelerle ispat edişini büyük bir saygıyla izlemiştim. Dadrian’ın çalışmaları sadece Ermeni Soykırımı’nın belgelerle ispatı değil, insanlığı daha ileri hedeflere taşıyan, yani yeni kuşaklara, gelecek nesillere, akademisyenlere, insan hakları savunucularına eğitimcilere, siyasilere, hukukçulara gelecekte soykırımların önlenmesi için nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda miras olarak bırakılmış büyük bir hazinedir. Ruhu şad olsun.