Ecnebi görülmek…
Murad Mıhçı, Türkiyeli Ermenilerin kültür-sanat alanında geçmişten bugüne geldiği noktayı yazdı: Günümüzde birçok kişi ne acıdır artık Ermeni şivesini özel çabalar ile öğrenmek zorunda. Bu durum bir manada yok oluşumuzun dramatik göstergesidir. Hıranuş gibi yavaş yavaş bir resmin ya da eski bir eserin içinde tarih sayfalarında kalan hale dönüştüğümüzün göstergesidir…
“Görüyorum hepiniz gardıroba koşmaya hazırlanıyorsunuz. Birazdan tiyatro bomboş kalacak. Ama tiyatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelere takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. Hıranuş’la Virginia’nın bir diyalogu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde sahneye dökülürler.
Artık kendimiz yokuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldanır dururlar sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır… Perde !”
Tomas Fasulyaciyan’ın kim olduğunu hatırlatarak başlayacağım. Bu coğrafyanın yetiştirdiği sanat insanı, tiyatrocu. Tiyatro kumpanyaları kurarak Anadolu’yu gezen, bundan beslenerek oyunlar yazan, usta tiyatrocu. Şark Tiyatrosu oyuncusu ve hatta neredeyse hiçbir Ermenin günümüzde kalmadığı şu günlerde, Bursa’da tiyatro kurucularından. Oyunları ve oyunculuğu, tiyatroculuğu ilgili tarihin sararmış sayfalarında.
Tomas Fasulyaciyan’ın yukarıda yazdığı ve Münir Özkul’un yıllarca tv’lerde okuduğu repliği beni çok fazlasıyla etkiler. Replik, sanatsal açıdan çok önemli olması dışında günümüzde toplumumuzun halini anlatır. Repliğe can verenlerin, Ermeni şivesi ile başlamak isterim. Sayelerinde Fasulyaciyan ve Ermeni şivesi biraz olsun varlığını korudu. Toplum içinde sanatın değerini bilen ustalar Fasulyaciyan’ın adını onurla taşıdılar…
Günümüzde birçok kişi ne acıdır artık Ermeni şivesini özel çabalar ile öğrenmek zorunda. Bu durum bir manada yok oluşumuzun dramatik göstergesidir. Hıranuş gibi yavaş yavaş bir resmin ya da eski bir eserin içinde tarih sayfalarında kalan hale dönüştüğümüzün göstergesidir…
Bu hafta ‘Yetenek Sizsiniz’ gibi bir yarışma programına çıkan Corç Şeker adlı Ermeni gencin isminden ilk akla gelme şekli. Jürinin ecnebi olabileceği düşüncesi üzerinde ilk fikri. Burada jürinin tavrı birçok manada toplumun varlığında ‘Ermeni toplumu olarak’ etkin olamayacak hale gelmemizdir.
Yarışma programı sonrası özellikle Ermenilerin sosyal paylaşım sitelerindeki şarkıcı adayı için paylaşımları ise bana azınlık toplumunun travmatik halinin acı durumunu tekrar gösterdi. Toplumun ısrarla destek verme hissi, bir manada bizde varız demenin dışavurumu. Yadırgamak yerine anlamaya çalışmak belki de çözümün başı olmalı. Ne yazık ki yarışma videosu sonrası sosyal medyada sadece Ermeni kimliğini belirterek şarkı yorumlanması bile toplumun bir kesiminde ırkçı sözlerle yorumlar yapılmasına sebep olmaya devam ediyor.
Tomas Fasulyaciyan ve diğer değerlerin hayatını günümüz sisteminde toplumun tamamının bilmesini beklemek hayalcilik bunu kabullenmek zorundayız. Burada sıkıntı Türkçe olmayan bir adın doğrudan yabancı olabileceği düşüncesi. Unutturulmak, görülmemek ve yok sayılmak…
Ülkemizde sosyal demokrasi savunan iktidar çabası veren bir partinin (CHP’nin) vekili, düşman olarak Dimitri ve Yorgo’dan söz ederken. Sözlerinde acı olan artık burada yaşayan Dimitri’nin, Agop’un varlığını bile yok sayarak düşmanca nutuk çekmesi. İktidarın bizleri hoşgörü kıvamında hatalı görüp ama görmezden gelme şekli kadar acı bu tavır. Buna cevap verecek Tomas Fasulyaciyan verebilecek mecalimizin kalmaması.
Geçen yıllarda devlet tiyatrolarında mezarı dahi belli olmayan yine bir başka kumpanyacı ve tiyatrocu Hagop Baronyan’nın oyundaki repliği aklıma geldi: “Ha ha hayyy Aksaaaray.” Yıllar sonra oyunu sahneye konması bana sararmış sayfalardaki kitap kurdunun gün yüzüne çıkışı gibi gelmişti. Birileri Baronyan üzerinden hayata, ‘hahaha hayyy Aksaray’ demedi… Yarışmacı Corç Şeker gibi Ermeni varlığını hatırlattı. Corç Şeker kazanır veya kazanmaz bilmem. Yıllarca adını, kimliğini saklamak zorunda hisseden topluma cesaretle televizyonda Ermeni olduğunu söyleyerek. Düşman işgali ve soykırım konuları dışında yer almayan bir toplumu gösterdi…
“Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı dememek adına repliklerimiz fısıldaşır durur.. Gün ağarmasına, temizleyiciler gelmeden evvel repliklerimizin sindiği yerden kazınmaması için … Perde !” demeleri gerekmekte. O zaman Gomidas, Baronyan, Fasulyaciyan, Hrant ölmez ve Hiranuş’un acı fısıltıları diner…