Comments are off for this post

DÜNYANIN EN İYİ UD VİRTÜÖZLERİNDEN ARA DİNKJİAN: Müzik aslında bizim barış hayalimiz

ARA DİNKJİAN: Müzik aslında bizim barış hayalimiz

GÜLŞEN İŞERİ

gulseniseri@gmail.com

=================================

Bugün kültürler buluşması gerçekleşiyor. Kardeş Türküler her yıl yaptığı Açıkhava konserini bu yıl da renkliliklerle süslüyor. Yine adına yaraşır bir konser ve buluşma… Karadeniz’den Balkanlar’a, Mezopotamya’dan Kafkaslar’a barış ve kardeşlik için şarkılar söylenecek. Pek çok sanatçı dostlarının da olacağı konserin renkli buluşmasında, Kardeş Türküler, Dilber Ay, Koçani Orkestrası, Ara Dinkjian, Dicle Fırat Kültür Sanat Derneği Def Grubu, Loreta Juodkaili yer alıyor… Şarkılar söylenecek; Lazca, Ermenice, Arapça, Kürtçe. Ve Kardeş Türküler için “ailem” diyen Ara Dinkjiyan sahne alacak, bir kez daha ‘barış’ demek için.
Dinkjian, dünyanın en iyi ud virtüözlerinden biri. Diyarbakırlı bir aileden gelen ve Amerika’da doğup büyüse de köklerini unutmamış bir usta müzisyen. Bilenler bilir ama bilmeyenlere hatırlatalım: Sürgünde hayatını kaybeden Ahmet Kaya’nın ‘Ağladıkça’ çalışmasının bestesi Ara Dinkjiyan’a ait. Ve Sezen Aksu’nun bir döneme damgasını vuran şarkıları ‘Sarışınım,’ ‘Yine mi Çiçek,’ ‘Hoş Geldin…’  besteleri de yine Dinkjian’a ait… Udu Babası Onnik Dinkjian’dan öğrenen ve hayatının bir parçası haline getiren Dinkjian’nın udunda hüzün de var, tebessüm de var. İnsana özgü her şeyi müziğinin içine almış. “Kültürel tarihini öğrendiğimde, Ermeniler’in acısını elbette hissettim ama yaşamadım, öyle bir deneyimim yok. Ama ben bu deneyimi müzikle kuruyorum” diyor. Aslında kalbinden ne hissediyorsa uduna geçiyor usta müzisyenin… Tıpkı ‘The Long Goodbye’ eserinde olduğu gibi… Konser öncesi biraraya geldik Ara Dinkjian’la… Sanattan hayata, Diyarbakır’dan Amerika’ya kadar pek çok süreci konuştuk.

»Çok kültürlü bir yaşamdan geliyorsunuz. Kökleriniz Diyarbakır’da, Ermeni’siniz ve Amerika’da doğup, müziğinizi orada icra ettiniz. Bu çok kültürlülüğün müziğe yansıması nasıl oldu?
Benim müziğimde hepsi var, doğru… Bu kendiliğinden gelişti.

»Dengeyi nasıl sağlıyorsunuz peki? Ya da böyle bir denge var mı müziğinizi icra ederken?
Çok bilinçli gelişmiyor zaten, denge tutturma gibi de kaygım yok.  Doğu-Batı kaygısı da yok, ne hissediyorsam o çıkıyor…

»Doğu batı sentezi hâkim ama. Caz motifleri de var, daha geleneksel ritimler de…
Beyin girdiğinde devreye, iş bitiyor. En iyi müzik beynin devreden çıkıp kalbin devreye girdiği zamanda yapılır. Kim olduğunu bileceksin, asıl mesele o. Amerika’da yaşıyorum, Ermeni’yim, Diyarbakırlı’yım, ailem Diyarbakır’dan gelme daha doğrusu; bunların karışımından müzik yapıyorum.

»Amerika’da doğmak ve orada yaşamak ayrı bir güçlük olsa gerek ama siz Amerika’dan bakıp köklerinizin olduğu toprağa dokunuyorsunuz. O uzaklığı yaşamıyor musunuz hiç? Burada da kalp mi devreye giriyor?
Evet, hiç uzak hissetmiyorum kendimi. Yaşanılan her problemi hissediyorum. Her insan gibi ben de bu çatışmaları ve problemleri görüyorum ve elbette çözülmesini istiyorum. Müzik aslında bizim barış hayalimiz. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz.

»Bugün aynı sahnede olacaksınız Kardeş Türküler’le… Bu da barışın gerçekliğini gösteriyor sanırım. Bir dönem bu bilekonuşulmuyordu…
Evet. Aslında tarih gidip geliyor. Dediğin doğru, bir Türk’le bir Ermeni yan yana gelemezdi, ama yüzyıl öncesine baktığımızda Ermeni’si, Türk’ü, Süryani’si birarada yaşamış. Birarada müzik yapıp, icracı olmuşlar yan yana, ortaklaşa…

»Müzisyenler bu konuda bir adım önde o halde…
Müzisyenler için problem yok bence, o problemi yaşayanlarla konuşmak lazım…

»Çok ünlü isimlere besteler verdiniz. Ahmet Kaya, Sezen Aksu, Yunanistan’dan Eleftheria Arvanitaki… Farklı kulvarlardalar ama ortak nokta müzik. Bestelerinizi okuyanlara karşı neler hissediyorsunuz?
Herhangi biri senin şarkın söylendiğinde elbette çok mutlu oluyorsun. Ama şöyle söyleyeyim: Biri bu şarkıyı sevecek mi diye yazmıyorum, kendim için yazıyorum, ne yazıyorsam. Biri sevdiğinde de ekstra bir durum oluyor, elbette mutluluk verici bu.

»Acı da hüzün de yan yana müziğinizde… Mesela Ahmet Kaya’nın söylediği ‘Ağladıkça’ eserinde farklı bir his, Sezen Aksu’nun seslendirdiği ‘Sarışınım’da farklı… Nereden geliyor?
Kontrolüm altında olan bir şey değil. Kendiliğinden gelişiyor. Ortaya çıkacak olan şeye izin veriyorum sadece. Şarkı çıktıktan sonra düşünüyorum, “tamam ben bu olaya üzüldüm ya da âşık olmuştum” diyorum ama şarkı çıkınca. Sonradan etkileri anlamlandırıyorum… Bütün insanlar bunu yaşıyor ama bu bana özgü değil, herkesin yaşadığı bir durum. Mutluluk da hüzün de insana özgü.

»Diyarbakırlısınız, ilke kez sahneye yine geçen yıl Kardeş Türküler’le çıktınız… Doğdunuz topraklar değil ama kökleriniz orada en nihayetinde… Neler hissetiniz?
Yaşadığım herşeyi müzikle ifade ediyorum aslında, konuşarak ifade etmem çok zor olsa da yine de anlatmaya çalışayım. Enteresan olan şuydu, elbette kültürel ve coğrafi olarak farklı bir yerde yaşıyorum. Ama Diyarbakır’a gittiğim de “ohh” dedim. “Burası benim memleketim.” Benim için çok enteresandı.

»Kardeş Türküler’le ilk tanışmanız mıydı geçen yıl?
Evet. Öncelikle Cd’lerini dinledim. Arto (Tunçboyacıyan) dedi ki, “onlar iyi insanlar.” Ülker’le (Uncu) mail üzerinden haberleştik ama Ülker yine de bizi biliyor mu bilmiyor mu kaygısı taşıyordu. Babamla beni davet ettiler, konserde çalmak üzere. Tanıştığımızdan beri artık bir aile olduk. Dramatik olarak söylemiyorum, aileyiz gerçekten.

»Türkiye’ye geliyor muydunuz?
Çok geldim tabii. Türkiye’yi ilk kez 5 yıl önce görmüştüm ama. Sezen Aksu’yla çalışmalarımda da çok geldim. Babam daha az geldi.

»Müzik biraz değişim gösteriyor. Siz dışarıdan nasıl bakıyorsunuz bu değişime?
O kadar iyi izlemiyorum Türkiye’yi ama uzaktan gördüğüm şey; formüller üzerinden değil de daha özgür olmalılar. Deneyimleme çok önemli mesela. Başarı kaç tane cd sattığın değil, orada olmayan yeni bir şey ortaya çıkartıyor musun? Bence başarı odur.

»Taş plak merakınızı da duyduk… Nereden geliyor peki?
Müzik hep değişim içinde. Ben de aslında değişimi anlamak için eskiye, çok eskiye gittim. O değişimi anlamak istiyordum. Taş plaklarda en erken dönem materyaller. Ben zaten müzik ayrımı yapmıyorum. Değerlendirmem yok ama görmeye çalışıyorum, ne var ne yok diye. Benim de bu işe devam etmem için nereden geldiğimi bilmem lazım. O yüzden benim için çok önemli…

»Köklü bir geçmiş var elbette. Bu köklü geçmişe baktığınızda derin bir acı mı hissetiniz yoksa o köklere sıkı sıkı sarıldınız mı?
Dünyadaki en şanslı insanım galiba. Açlık ya da korku hiç hissetmedim. Kültürel tarihini öğrendiğimde Ermeniler’in, acısını elbette hissettim ancak yaşamadım, öyle bir deneyimim yok.  Ama ben bu deneyimi müzikle kuruyorum. Orada da her şeyi anlatıyorum.

»Belki biraz müzik dışına çıkacağız ama Türkiye ve Ermeni sorunu yıllardır süregelen bir konu. Bu ilişkiler bugün bir nebze aşılmış olsa da devam eden bir süreç var. ‘Özür Kampanyası’na nasıl baktınız, nasıl yorumladınız?
Böyle anlarda çok rahatlamış hissediyorum kendimi, Türkleri düşünerek. Dünyanın her yerinde böyle durumlar var. O an için Türkleri düşünüyorum, aslında her yerde özür dilediklerinde, bir şeyleri kabul ettiklerinde öyle bir rahatlama oluyor. Bende de oldu…
Ama şunu eklemek isterim: Benim hükümetim beni temsil etmiyor. Hayalim, dünyadaki bütün insanların kendi hükümetleri için bunu düşünmesi. İnsanlar biraraya geldiğinde ve oturduğunda birçok şeyi başarır, başarırız da ve zaten müzik bunu başarıyor… Bizler başarıyoruz.

Ben, müzikle kültürümü kucaklamaya çalışıyorum
»Coğrafi olarak bakarsak Ortadoğu acılar içinde, Ermenistan coğrafyası farklı ama yaşanılan acılar aynı. Amerika coğrafi olarak da kültür olarak da apayrı… Siz acılara coğrafi olarak da uzaksınız ama empati kurarak da olsa içinizden hissedip yazıyorsunuz…
Çok doğru tabii. Coğrafi olarak çok uzağım. Fiziksel olarak göremiyorum ne olduğunu, burada neler yaşandığını ama bir avantajım var; kalbim çok fazla orada olmak istiyor. Müzikle ben kültürümü kucaklamaya çalışıyorum. Amerikan ‘kültürü ‘çok güçlü o da doğru, mesele şu ki: Kim olduğunu sürdürebilmek de çok önemli Amerika’da.

»“Kim olduğunu sürdürebilmek” dediniz, siz bu kalıcılığı nasıl sağladınız? Kendiniz olarak kalabildiniz mi?
Amerika’da özgürsün, kim olduğunun hiç önemi yok. Kimsenin de umurunda değilsin. Tamam, iyi olan şey özgürsün, kötü olan ise kimsenin umurunda değilsin. Müzik meselesi de, Amerika’da doğdum, orada yaşadım ve müzik serüvenim de orada başlıyor tabii. Profesyonel olarak baktığımda okyanusları aşan bir müzik var.

Ara Dinkjian kimdir?
Ara Dinkjian, Diyarbakır’lı bir ailenin çocuğu olarak Amerika’da doğdu. Ermeni geleneksel müziğinin yaşayan efsanevi ismi olan babası Onnik Dinkjian’dan Anadolu müziğini öğrendi ve babasının udunu çalmaya başladı. Ara Dinkjian dünyada NIGHT ARK grubunun kurucusu, çok sayıdaki ünlü besteleri ve dünyanın en iyi ud ve cümbüş icracılarından biri olmasıyla tanınıyor.
Bestelerine 13 farklı dilde söz yazıldı ve önemli yorumcular tarafından seslendirildi. Türkiye’den Sezen Aksu ve Yunanistan’dan Eleftheria Arvanitaki bu yorumcuların arasında sayılabilir. Bestesi ‘Homecoming’ (Sezen Aksu ‘Sarışınım’ adıyla seslendirdi) 2004 Atina Olimpiyatları’nın resmi müziği olarak öne çıktı.
Türkiye’de bilinen önemli besteleri arasında ‘Picture’ (Ahmet Kaya ‘Ağladıkça’, Alpay ‘Dağların Arkasında Yar’), Sezen Aksu’nun seslendirdiği ‘Yine Mi Çiçek’, ‘Hoş Geldin’, ‘Sarışınım’, ‘Vazgeçtim’, Coşkun Sabah’ın söz yazdığı ‘Öğüt’, ‘Gelmez O Günler’, Rober Hatemo’nun söz yazdığı ‘Senden Uzak’ sayılabilir.

Comments are closed.