Başkan Obama’nın Diaspora ile imtihanı
EDVIN MINASSIAN
edvinminas@yahoo.com
ABD Başkanı Obama’nın
ikinci döneminin başlangıcı
ve Senatör Kerry’nin
Dışişleri Bakanı oluşunun
üzerinden bir sene geçti. Esasen
Diaspora’nın Başkan’dan
beklentileri çok büyük değildi.
Obama’nın seçim kampanyalarında
vermiş olduğu
sözlerden hemen dönmüş olması
zaten ilk döneme damgasını
vurmuştu. “Ben şahsi
fikrimi değiştirmedim; fakat
Başkan olarak görüşlerim farklı
“paradoksu; sadece Ermeni
meselesinde değil; çoğu siyasi
konuda Obama’yı destekleyen,
desteklemeyen hemen
her kesimin tepkisini çekti. Şu
anda Obama’nın anketlerdeki
desteği George Bush’un
en kötü zamanlarıyla aynı seviyede.
Obama’nın senatörlüğü ve
seçim kampanyası; Kerry’nin
30 senelik Senato kariyeri ile
karşılaştıralamaz. Kerry bu
30 sene boyunca; Ermenilerin
ve Ermeni davasının en şiddetli
savunucularından
olmuş; soykırımın tanınması
konusunda bayrağı
en önde taşımış liderlerden
biriyken; kendisinden
çok olmasa da
biraz daha destek bekleniyordu.
ABD kendi
sorunlarına odaklı
Kerry Ermeni Diasporası’nı
tamamen sükût-
u hayale uğratan bir
sene geçirdi. “Biz Ermenistan
ile Türkiye’nin
arasındaki ihtilafın azalmasını,
barış sağlanmasını istiyoruz”
gibi basmakalıp söylemler
ve arada sırada telefon
açıp “Lütfen konuşun, çözüm
bulun” telkinleri dışında
fazla bir etkinlik gösteremedi.
Bu suni görüntü dışında, iç ve
dış siyasete dönük “Bizim
çok daha önemli işlerimiz
var. Zaten her taraf kaynıyor,
bir de burada ABD’nin azalmış
prestijini harcamayalım”
inancı da önemli rol oynuyor.
İç sorunlar, Kongre ile yaşanan
ihtilaflar, Suriye ve Mısır
fiyaskoları; zaten ABD dış
politikasını zayıflatmış ve hedef
tahtası yapmış durumda.
Başarı olarak tarif edilebilecek
tek yer; İran ile olan yumuşama.
Bu Amerika için, Orta
Doğu, İsrail ve Filistin sorununun
çözümü yanında
uzun vadede en önemli görünen
nokta. İran ile olan
soğuk savaşın, Ruhani’nin seçimi
sonrası ve Rusya ile olası
bazı pazarlıklar ile çözümü
öncelik taşıyor. Hem Bush’un
hem de Obama’nın Savunma
Bakanlığı’nı yapmış olan Robert
Gates’in yeni piyasaya çıkan
hatıralarında Obama’yı
yerden yere vuran suçlamalar
var. Gates yıllardır devlet içinde
yer alan çok saygın bir kişi.
Obama’yı tamamen kontrol
ve mikro idareye odaklanmış,
yakın çevresi dışındakilerin
tavsiyelerini dinlemeyen,
Nixon ile benzeşen bir
Başkan olarak tanımlamış.
Bu Obama’nın yıldızını daha
da söndürecek. Dışişleri’nde
kendisini kurtarabilecek tek
hamlenin, neredeyse
imkânsız olan Orta
Doğu barışının sağlanması
olduğuna daha
da ikna olacak.
Ermenistan’ın
Rusya ve diğer bazı eski
Sovyet Cumhuriyetleri
ile Gümrük
Birliği’ne girecek olması
ve daha ötesi
2015’te kurulması hedeflenen
Avrasya Birliği’ne
girmeye hazırlanması,
bu ülke açısından
ABD’nin çok
öncelik taşımadığını
gösteriyor. Belki de yavaş yavaş
jeopolitik olarak 1990 öncesine
dönülüyor. İran Batı ile
daha yakınlaşırken Rusya da
Ukrayna dahil hemen hemen
tüm eskiden hükmettiği ülkeleri
tekrar aynı çatı altına
toplama çabasında. Obama
ve Kerry şu anda en yakın
müttefikleri İngiltere, İsrail
ve Japonya ile bile sorun yaşarken;
Snowden tarafından
yayınlanmış gizli bilgiler dahil
değişik sebeplerden dolayı Almanya,
Fransa, Türkiye, Suudi
Arabistan, Brezilya gibi daha
mesafeli müttefikleri ile de
sorunlu.
Obama’nın iki seçeneği
Bunların bazıları, ekonomik
olarak son senelerde çıkış
yapan müttefik ülkeler. Çoğunda
2014 yılında seçimler
var. Türkiye dahil olmak üzere;
Hindistan, Brezilya, Kolombiya,
Endonezya gibi
önemli ülkeler, sonucu belli
olmayan; rejimlerin değişebileceği
bir seçim sürecine girmek
üzereler. El Kaide’nin yeniden
güçlenmesi, ‘Demokratik
İslam’ olarak tanımlayabileceğimiz
deneyimin; en
başta Mısır olmak üzere tamamen
başarısızlığa uğramış
olması, ABD Dış Siyaseti’nin
en büyük sorunlarından biri.
Obama ve Kerry ABD içinde
zayıf, başarısız ve yörüngesiz siyasetçiler
olarak tanımlanıyor.
Zaten ikinci dönemden sonra
yeniden seçilme şansı olmayan
Obama; Kasım 2014’teki seçimlerde
beklendiği üzere partisinin
Senato’daki çoğunluğunuda
kaybederse; tam anlamıyla
hiçbir kuvveti ve etkinliği
kalmamış bir Başkan
olarak son iki senesini tamamlayacak.
Amerikalılar’ın
“lame duck”, yani topal ördek
olarak tanımladığı bu Başkanlığın
iktidarsız son dönemi
2015’i de kapsıyor.
Buna karşın, başka bir bakış
açısı da yürütmeyi halen
kendi elinde bulunduran, hiçbir
seçim endişesi taşımayan
bir Başkan Obama’nın “Hiç
vazgeçmedim” dediği kendi
şahsi görüşlerini Nisan 2015’te
uygulamaya geçirip bir sürpriz
yapabileceği yönünde. Böyle
bir Obama, Dışişleri kadrosunu;
ABD derin devletini
sarsacak cesareti bulabilir mi?
Bunu zaman gösterecek.
Unutmayalım ki şu anda çok
sessiz kalmış olsa da, ‘Amerika
ve Soykırım Çağı’ kitabının
Pulitzer ödüllü yazarı, Ermeni
Soykırımı’na kitabın ilk
bölümünde geniş yer vermiş
olan Samantha Power, halen
Obama’nın BM Temsilcisi.
Son dönemde daha etkin bir
rol oynaması ise hiç de imkânsız
değil.