Comments are off for this post

2.. 1915-22 yılları arasında New York Times gazetesinde yayınlanan haberlerin derlemesi. ( Çeviren Ayşe Günaysu)

1915-22 yılları arasında New York Times gazetesinde yayınlanan haberlerin derlemesi.

Çeviren Ayşe Günaysu
 ERMENİ LİDERLER CELAL BEYE CEVAP VERDİ – 17 Ekim 1915 MORGENTHAU KATLİAMLARIN YENİDEN HIZ KAZANDIĞINI –  BİLDİRİYOR – 12 Ekim 1915

BÖLÜM I | BÖLÜM II

ERMENİ LİDERLER CELAL BEYE CEVAP VERDİ
Türk Konsolos’un katliamları inkar eden sözlerinin baştan aşağı gerçek dışı olduğunu söylediler.
VAN’DAKİ ÇARPIŞMALARLA İLGİLİ AÇIKLAMA YAPTILAR
“Orada Hıristiyanlar canlarını kurtarmak için kendilerini savundular” —–
Protesto Toplantısı Bugün Century Theater’da
17 Ekim 1915
Ermenilerin Birleşik Devletler’deki önde gelen örgütü Ermenilerin Genel İlerici Derneği Başkanı Dr. M. Simbad Gabriel ve Amerika’daki Ermeniler Birliği’nden Arshag D. Mahdesian, Osmanlı devletinin New York’daki başkansolosu’nun THE TIMES’a verdiği demece karşı dün bir cevap yayınladılar. Başkonsolos Ermeni Mezalimine Karşı Amerikan Komitesi’nin yayınladığı raporu uydurma olarak nitelemiş ve  Türklerin Ermenilere karşı almak zorunda kaldıkları önlemlerinin nedeninin Ermenilerin düşmanca faaliyetleri olduğunu belirtmişti.
Mr. Mahdesian başkonsolosun söylediklerinin baştan sona gerçekdışı olduğunu ve “Celal Bey’in kendi memleketini son yüzyıllarda bütün bir ırka karşı işlenmiş en korkunç mezalimin suçundan aklamak için gösterdiği beyhude bir çaba”dan ibaret olduğunu belirtti.
“Celal Bey [Büyük Britanya Parlamentosu’nda] milletvekili olan Noel Buxton’ın Van’a yaptığı ziyaretten bahsediyor. Ancak kendisi de bunun gerçek dışı olduğunu bildiği halde,  bu ziyaretin mevcut savaşın başlamasından sonra yapıldığını ve Noel Buxton’un Türk hükümetine karşı bir ayaklanma başlatmaya çalıştığını iddia ediyor. Gayet kurnazca bir şekilde yaşananları gerekçelendirmek için kullandığı bu ziyaret gerçekte 1914’ün başlarında, savaşın başlamasından aylar önce gerçekleşmişti ve bunu en iyi Celal Bey bilir. Ve elbette Mr. Buxton’ın savaş öncesinde, ya da savaş sırasında ya da herhangi bir zamanda ayaklanma başlatmak gibi bir niyeti olmamıştır.”
İsimler neden kamuoyuna açıklanmadı?
“Celal Bey bir de, Piskopos Greer, Cardinal Gibbons, Haham Wise, Oscar S. Straus ve Cleveland H. Dodge gibi kişilerin yer aldığı komitenin, Türklerin bugün Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere karşı sürdürmekte olduğu mezalime ilişkin bilgileri kendilerine ulaştıranların isimlerini neden açıklamadığını soruyor. Hemen söyliyeyim: Çünkü komite bu isimleri açıklasaydı, Celal Bey’in hepsini Türkiye’ye telgrafla bildireceğini, bunun da isimleri verilen herkesin  ölümü ya da işkenceye tabi tutulması anlamına geleceğini biliyor.
“Mezalim Komitesi’nin raporu ne kadar korkunç olsa da, şu anda yaşananların tüm dehşetini yansıtmıyor.  Örneğin raporda genç kızların kollarının bacaklarının kesildiğini, sakatlanmış bedenlerini, kolları, bacakları ve gövdelerine kilosu “bir metelik” yazılı halde pazarlarda satışa çıkarıldığı yazılmamış. Bir metelik Amerika’da bir senttir. Bu, Türklerin Ermenileri terrörize etmek için yaptıkları şeylerden yalnızca birisidir ve bunlar Harput’ta, Hacin’de, Malatya’da ve diğer yerlerde yaşanmıştır. Bu bilgi bize kesinlikle güvenilir kaynaklardan ulaşmıştır.
“Dahası raporda Van’ın  ‘pis Ermeni’ mahallesinin bombardımanı için Türklerin verdiği emrin altında bir Alman subayının imzasının olduğu, bombardımanın özellikle şehrin Ermeni kesimini ve Amerikan misyonerlerinin tesislerini hedef aldığını, bombardıman sırasında beş Amerikan bayrağının Alman subayının direktifleriyle vurulduğu da belirtilmiyor. “
1912’de Washington’da toplanan Uluslararası Kızıl Haç Kongresi’nde Osmanlı delegasyonunda yer alan Dr. Gabriel de şöyle konuştu:
“Anlaşılan o ki, Türkler Rumları, Manoritleri, Bulgarları, Ermenileri sadece “öldürmüş”, katletmemiş. Onlar Türk yönetimine baş kaldırınca Türkler de onları öldürmüş. Konsolosa göre Van’da Ermeniler elde silah Türk hükümetine karşı ayaklanmışlar, böyle olunca onları asiler olarak görmeleri normalmiş ve Türk askerleri de şehri geri aldıklarında devrimcilere kadife eldivenle muamele edecek değillermiş.
“Konsolos böyle diyor. Kendin iddialarını gerekçelendirmek için gerçekleri bu kadar korkunç bir şekilde çarpıtmasaydı, söylediklerine kulak vermek mümkündü.  İşin gerçeği, Türkler yeni bir dehşet egemenliğini ve Van vilayetinde katliamları çoktan başlatmış bulunuyorlardı. ‘Üzücü olaylar’ sonucunda Van’ın kendini savunmaktan başka çaresi kalmamıştı.   Diğer kasaba ve köyler Türk yetkililerin kendilerine bir şey yapmayacağı vaadlerine inanarak silahlarını teslim etmişlerdi. Diğerlerinin başına gelenleri gören Vanlı Ermeniler silahlarını teslim etmeyi reddettiler, ama Türk birlikleri saldırıncaya ve Amerikan misyonerlerinin evleri de dahil mahallelerini bombalamaya başlayıncaya kadar kesinlikle hiçbir devrimci harekata girişmemişlerdir.
“Eğer Trabzon’dakiler gibi bazı Ermeniler ‘şüpheli unsular’ olarak görülüyorlar idiyse ‘ülkenin iç tarafları’na, Küçük Asya’nın ta en içlerinde bulunan Sivas ve Harput gibi vilayetlere sevkedilebilirlerdi. O halde Trabzon’un bütün Ermenileri, 10.000 kadın, erkek, çocuk, neden evlerinden alınıp Karadeniz’e döküldüler? Italyan konsolosu bu akıl almaz vahşetin görgü tanığıdır. Bu gerçeği kim inkar etme cüretini gösterebilir? Büyükelçi Morgenthau, Konstantinopolis’ten çektiği telgrafta Türkiye’de Ermenilerin çoğunluğunun öldürüldüğünü bildiriyor.  Büyükelçi kesin doğruluğundan emin olmasa  bunu söyleyebilir miydi?
“Çoğunluk kaç kişi anlamına geliyor? En az 800.000. Bu, en son gelen bilgilerde belirtilen rakamdır ve en iyimser ihtimaldir. Tüm bilgiler bizi kurbanların sayısının bir milyonun üstünde olduğu sonucuna götürüyor.”
Binden fazla kilisenin ve dini kuruluşun temsilcileri bugün Century Theatre’da Ermenilerin Türkler tarafından katledilmesini protesto etmek üzere düzenlenen kitlesel toplantıya katılacaklar. Katılımcılar bütün mezhepleri temsil edecek.
Dün Cardinal Farley’in toplantıda kendisini temsil etmek üzere resmen St. Patrick Katedrali’nin başkanı Peder Lavelle’i atadığını açıkladı. Katliam bölgesinden yeni gelen misyoner ve yolcular konuşmacı olarak katılacaklar. Diğer konuşmacılar ise  W. Bourke Cochran, Haham  Stephen S. Wise ve Boston’dan James L. Barton olacak. Başkanlığı ise Hamilton Holt yapacak.
Salonun kapıları saat 8’de açılacak. Giriş için bilet sorulmayacak. 

MORGENTHAU KATLİAMLARIN YENİDEN HIZ KAZANDIĞINI BİLDİRİYOR
Bulgaristan’ın Türkiye’nin Yanında Yer Almasının Ardından Ermenilere Yönelik Yeni Katliamlara Girişildi

Washington, 12 Ekim – Bulgaristan’ın Türkiye’nin müttefiki olarak fiilen savaşa girmesi üzerine Asya Türkiyesi’nde Ermenilere yönelik katliamlar yeniden hız kazandı. Bu bilgi, Asya Türkiyesi’ndeki Ermenilerin çoğunun öldürüldüğünü bildiren Büyükelçi Morgenthau tarafından Dışişleri Bakanlığı’na ulaştırıldı.
ABD hükümetinin, bir süre önce Ermenilere yönelik katliamların devam etmesi halinde Amerikan toplumunun Türkiye’ye karşı dostluğunu kaybedebileceğine dair uyaran notuna cevap gelmedi.
Daha önce iletilen uyarılar karşısında Türkiye iki konuda taviz vermiş, birincisinde ülkeyi terk etmek isteyen Ermenilere zarar verilmeyeceği, ikincisinde Protestan Ermenilere dokunulmayacağı vaadinde bulunulmuştu. Ne var ki, Amerika’ya ulaşan bilgiler, verilen bu iki söze tam olarak uyulmadığını gösteriyor. Bir kaynağa göre “bu iki karar ertesi gün geri alındı”.
Her ne kadar yerleşim yerlerini terk etme emri verilen Ermeni sığınmacılara dağıtılmak üzere kişilerin yaptığı bağışlardan toplanan 100.000 dolar Büyükelçi Morgenthau’a teslim edilmişse de, ilk başta planlananın aksine, kendileri dost ya da akrabalarının yanına gelenler hariç, Ermenileri  Amerika’ya getirme yönünde herhangi bir düzenleme yapılmadı. Hayatta kalan Ermeniler Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki bölgede toplanmış durumda.
TÜRKLERİN ERMENİ KORKUSU
Amerikalı [Tanık] Katliamların Büyük Ölçüde Ayaklanma Korkusundan Kaynaklandığını belirtiyor
Türkiye’deki Amerikan kolejlerinden birinde görev yapan bir Amerikalı öğretmen, Amerikan Ermeni Mezalimi Komitesi’ne gönderdiği mektupta, Türklerin Hıristiyan komşularını katletmelerinin başlıca nedeninin Ermenilerin kendilerine karşı ayaklanacakları korkusu olduğunu belirtiyor.
Mektubu yazan öğretmen Nisan’ın son haftasında, görev yaptığı kolejde Ermenice öğretmenin yirmi beş önde gelen Ermeni ile birlikte tutuklandığını ve hapse konulduğunu anlatıyor. Ermenice öğretmeni daha sonra Sivas’a götürülüyor ve orada 26 Haziran’da hayatını kaybediyor. Kentin diğer önde gelen, itibarlı şahısları, aralarında öğretmen Hagopian ve Manasdjian da olmak üzere, kışlaya götürülüyor ve orada toplananların sayısı 1.215’e ulaşıyor.
Mektup şöyle devam ediyor: “Bu 1.215 Ermeni, hükümetin emriyle beş-altı kişilik gruplar halinde birbirine bağlandı ve jandarma eşliğinde gece vakti yola çıkarıldı. Şehirden üç saatlik uzaklıkta, ıssız Zile yolu üzerinde bu insanların hepsi jandarmalar ve ‘çete’ denilen gruplarca feci şekilde katledildi. Çeteler, özel olarak Ermenileri katletmek üzere hapishanelerden salıverilen katillerden oluşuyor.”
Mektupta, Temmuz ayında şehrin kolej binalarına en yakın olan kesiminden 12.000 kişinin topluca tehcir edildiği ve bir süre sonra erkeklerin, kadın ve kızlardan ayrılarak, hepsi değilse bile çoğunun öldürüldüğü, kadın ve kızların yola devam ettirildiği, yürüyüş süresince Türklerin bunları haremlerine katmak üzere jandarmaların elinden aldığı, geri kalanının da yol kenarında can verdikleri yazıyor.
Öğretmen mektubunda durumu şu sözlerle anlatmaya devam ediyor: “Bir devlet yetkilisi sürgünlerin 500-600 mil uzaklıkta, Mezopotamya çöllerindeki Musul’a gönderileceğini bildirdi. Aynı yetkili bize bu insanların söz konusu yere ulaşabilmesinin fiilen imkansız olduğunu da söyledi.
“Samsun, Amasya, Vezirköprü, Çorum ve Merzifon civarındaki diğer şehir ve köyler de Ermeni nüfustan arındırıldı.
“Ağustos sonunda, Ankara’dan Konstantinopolis’e uzanan Anadolu Tren Hattı boyunca yeterli yiyecekleri ve altına sığınacakları hiçbir şey olmaksızın tarlalara ve istasyonlara dağılmış halde 50,000 Ermeni gördüm. Sadece Merkeci’de istasyon müdürü bize burada 30.000 sürgün bulunduğunu söyledi. Çoğu açlıktan bitkindi, geri kalanları da can çekişiyordu.”
Mektubun yazarı, bulunduğu kentin Amerikalı konsolosunun, Türk hükümetinin Ermenileri imha etme kastıyla hareket ettiğini söylediğini aktarıyor.

Comments are closed.