Comments are off for this post

1915 yılının hakiki kahramanları (Akunq.net)

1915 yılının hakiki kahramanları

2013/11/18

Faik Ali OzansoyRaffi Petrosyan/Toronto, Kanada

Eğer Almanya, Berlin yada başka şehirlerinin bazı bölgelerine, sokaklarına, okullarına vb mekanlarına Adolf Hitler gibi Nazi “kahramanlarının” adlarını vermeye karar verseydi, Almanlarla Yahudilerden ne tür yankı alırdı? Bence, pek olumsuz bir yankı gelirdi.

Ama gel gör ki, Türkiye’de benzer bir olay yaşanıyor. Burada bir takım semt, sokak, okul vb yerler Talât Paşa ve İttihat ve Terakki Partisi’ne mensup diğer “kahramanların” adlarını taşımaktadır. Halbuki bunlar, hem Ermeni Soykırımını tasarlayıp gerçekleştiren, hem de Osmanlı’nın yıkılmasına sebep olan kişilerdir.

Son hesaplara göre, Türkiye’de Talât Paşa adıyla 8 bölge yada mahalle, 38 sokak veya park, 7 okul, 6 bina ve 2 cami vardır. Talât, öldürülmesinden sonra Berlin’de gömülmüş olmakla birlikte, cesedi, 1943’te Naziler tarafından İstanbul’a taşınarak, burada gömüldü. Bir başka cani olan Enver’in cesedi ise 1996 yılında Tacikistan’dan Türkiye’ye getirilip, Talât’ın yanına gömüldü. Bu törende o dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel vb üst düzey yetkililer de hazır bulunmuştur.

Benzer şahısların kahramanlaştırılması sırf devlet siyaseti mi, toplum tarafından kabul edilen bir olay mıdır?

Toplumun kimi çevreleri, şüphesiz ki, İttihatçıların işlediği soykırıma katılmıştı. Ancak, bu katılıma aykırı olarak, toplum ve hükümette soykırım ve soyguna katılmayı reddeden Türklerle Kürtler de bulunmuştur.

Bu yazımızda benzer kişilerden örnekler göstereceğiz.

Konya valisi Celal Bey, Der Zor’a sürülen Ermenilerin başına neler geleceğini çok iyi biliyordu çünkü daha önce de Halep yöneticisi olarak orada işlenen vahşeti şahsen görmüştü. Celal Bey, İttihatçı önderlere Anadolu veya Halep’te Ermenilerin isyan etmek gibi bir teşebbüsleri olmadığını anlatmaya çalışmıştı. Celal Bey, Halep yöneticisi görevinden uzaklaştırılıp Konya’ya getirildi. Fakat Celal, bundan önce binlerce Ermeninin hayatını kurtarabilmişti.

Ankara valisi Hasan Mazhar, burada yaşayan Ermenileri koruyarak tehcir emirlerini yerine getirmeyi reddetti. Hasan Mazhar şunu beyan etmişti: “Ben, eşkıya değil, valiyim. Bunu yapamam. Bir başkası gelsin, bu emirleri yerine getirsin”. Hasan Mazhar, 1915 yılının Ağustos ayında görevinden ayrıldı (Hasan Mazhar, 1918 yılı sonunda Ermeni Soykırımı’nın suçlularını soruşturmakla görevlendirilen Mazhar Komisyonu (Tetkîk-i Seyyiâtveya TahkîkiSeyyiât Komisyonu) Başkanı olmuştur- ‘Akunq’ web sayfası yöneticileri).

Kütahya yöneticisi Faik Ali Ozansoy da, İstanbul’dan gelen talimatlara boyun eğmedi. Aksine, diğer bölgelerden Kütahya’ya gelen Ermenilere iyi davranma emrini verdi. Çok geçmeden İstanbul’a çağrıldı. Bu arada Kütahya polis müdürü Kemal Bey, Ermenilerin tehcirden kurtulmak için dönmeleri gerektiğini ilan etti. Ermeniler Müslümanlaştırılmayı kabul ettiler. Faik Ali Bey, döndüğünde bunları duyunca kızdı ve polis müdürünü görevinden aldı. Sonra da Ermenilere yeniden Hristiyanlığa dönebileceklerini belirtti. Bir kişi haricinde, tüm Ermeniler Hristiyan kalmaya karar verdi.

Faik Ali Bey’in kardeşi Süleyman Nazif Bey tanınmış bir şairdi. Süleyman Nazif, kardeşine bu barbarlıklara katılmama tavsiyesinde bulunmuştu. İlginçtir ki, Faik Ali, görevinden alınmadı ve Ermenileri savunmaya devam etti.

Malatya yöneticisi Mustafa Bey (Azizoğlu),tehciri önleyemedi, ama birkaç Ermeninin hayatını kurtayabildi.

Kastamonu yöneticisi Reşid Paşa, Erzurum yöneticisi Tahsin Bey, Basra yöneticisi Ferid Bey ve Yozgat yöneticisi Mehmed Cemal Bey de benzer yaklaşıma sahip oldukları için görevlerinden uzaklaştırıldı.

Diyarbakır’a yakın Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi’nin kaderi, en trajik kader olmuştur. Diyarbakır Valisi Reşid Bey, Ermenileri gaddarca yok ederken, Hüseyin Nesimi, Lice’nin 5980 Ermenisini korumaktaydı. Bunu öğrenen Reşid, onu yanına çağırdı, fakat yolda Çerkes Harun’a onu öldürmeyi emretti. O günden beri cinayet yeri “Türbe’i Kaymakam” olarak adlandırılmaktadır.

Reşid’in emri üzerine birkaç başka görevli de, görevlerinden alınmışlardır. Savur Kaymakamı Mehmed Ali Bey, Silvan Kaymakamı İbrahim Hakkı Bey, Merdiç yöneticileri Hilmi ve Şefik beyler de bunlar arasındaydı. Önce Midyat, sonra da Derik Belediyesi Başkanı olan Nuri Bey de, Ermenileri koruduğu için öldürüldü.

Bu cesur şahısların adları, tarih kitaplarında geçmemektedir. Devlet ve toplum, iğrenç suçları işlerken, bu kişiler hayatlarını tehlikeye atarak, soykırıma katılmayı reddetmişlerdir.

Günümüzde Türkiye yurttaşlarının önünde iki seçenek bulunmaktadır. TC vatandaşları, ya soykırımcıları, ya da cinayetleri önlemeye çalışan bu vicdanlı zatları kahraman olarak seçebilir. Türk toplumu, bu hakiki kahramanları tanıdıkça belki inkarcı tavırlarından kurtulup, 1915 gerçeğiyle yüzleşebilir.

Azg Gazetesi

Türkçeye çeviren Meline Anumyan

Akunq.net

Comments are closed.